Anksiyete bozukluğu
Düşünün ki arkadaşlarınızla buluşacaksınız ya da kalabalık bir aile yemeğine gideceksiniz. Birden kendinizi heyecanlı hissetmeye başladınız daha sonra heyecan hissi yerini tasaya bırakıyor. Karnınızda garip bir his oluşuyor ve midenizde neredeyse kalp atışlarına benzeri bir his oluşuyor. Güya bir şey sizi tutuyor ve geri çekiyor, sizin memnun olmanıza müsaade vermiyor. Biri kulağınıza ‘eğer keyifli olursan makus bir şeyler olacak’ diye fısıldıyor. Endişelenmeye başlıyorsunuz. Bu hislerinizi birine anlatmaya çekiniyorsunuz zira bu hisleri anlatırsanız sizin mecnun ya da garip olduğunuzu düşünmelerinden korkuyorsunuz. Gitmeniz gereken yere vardığınızda kimseyle konuşmak istemiyorsunuz, hiçbir şey yemek ya da içmek istemiyorsunuz. Biri sizinle konuşmaya başladığında kalp atışlarınız hızlanıyor ve terlemeye başlıyorsunuz. Konuşan şahsa odaklanmaya çalışıyorsunuz fakat olmuyor, güya kendinizden uzaklaşıyormuş üzere hissediyorsunuz, bedeninizden ayrılmış ve kendinizin oburu ile konuşmasını izliyormuş üzere bir pay kapılıyorsunuz. O anda çabucak orayı terk etmek istiyorsunuz lakin hiçbir şey demeden o ortamdan ayrılmanın mantıklı olmadığını düşünüyorsunuz. Bu durum çabucak hemen her dışarı çıktığınızda başınıza geliyor. Makul bir müddet sonra birtakım ortam ve yerlerden uzak durmaya başlıyorsunuz. Kendinizi yalnız hissediyorsunuz, işte bunları yaşıyorsanız günümüzün ruhsal rahatsızlığı olan Anksiyete Bozukluğuna yakalanmışsınız demektir.
Anksiyete bozukluğu dünya genelinde her 14 beşerden birinin yaşadığı bir ruhsal rahatsızlıktır ve bu rahatsızlığın tedavisi için her yıl 42 trilyon dolar harcanıyor. Anksiyete bozukluğu erken teşhis edilirse ilaç tedavisine gerek kalmadan 6-8 seans ruhsal terapi prosedürüyle tedavi edilebilir. Birçok insanın göz gerisi ettiği anksiyete bozukluğu ileri derecelere ulaşırsa kişinin toplumsal hayatını külliyen alt üst eder. Çalıştığı iş yerinden ayrılma, depresyon, okulu bırakma, boşanma ve intihara bile neden olabilir. Birçok insan anksiyete bozukluğunun ne olduğunu bilmez ve bu yüzden ileri derecelerine ulaşmadan farkına varamaz. Bu hastalığın farkına varabilmemiz için olağan telaş ve kaygı hislerinin anksiyete bozukluğundan ayırt edilebilmesi gerekiyor. Örneğin ormanlık bir alanda bir aslanla karşılaştığınız vakit bedeniniz adrenalin salgılar kalp atışınız hızlanır ve oradan süratlice uzaklaşmak istersiniz. Süratli koşabilmeniz için kaslarınız kasılır. Ortada gerçek bir tehlike olduğu için bu tıp kaygı ve dehşet hissetmeniz çok doğaldır, lakin ortada hiçbir tehlike yokken kalp atışlarınız hızlanıyor ve o ortamdan süratlice uzaklaşmak istiyorsanız işte bu anksiyete bozukluğudur. Olağan hayatınıza geri dönmek ve toplumsal aktivitelerinizi daha keyifli bir halde yapmak istiyorsanız çabucak bir Psikoloğa danışmalısınız
